-
1 пробегать
I проб`егатьсов.1) ( bir süre) koşmak2) разг. (пропустить что-л. из-за беготни) koşuşmaktan yetişememekII пробег`ать1) koşmak; koşarak geçmekпробежа́ть ми́мо до́ма — evin yanından / önünden koşarak geçmek
ско́лько киломе́тров ты мо́жешь пробежа́ть? — koşarak kaç kilometre alabilirsin?
2) врз geçmekкак бы́стро пробежа́ло вре́мя! — zaman ne de çabuk geçti!
гру́стная улы́бка пробежа́ла по её лицу́ — yüzünden kederli bir gülümseme geçti
у меня́ дрожь пробежа́ла по (всему́) те́лу — ürperdim
3) ( бегло прочитывать) şöyle bir gözden geçirmekза за́втраком я пробежа́л газе́ты — kahvaltı ederken gazetelere şöyle bir göz gezdirdim
-
2 перебегать
несов.; сов. - перебежа́тьперебега́ть че́рез доро́гу — koşarak yolun karşı yanına geçmek
2) разг. ( переходить на сторону противника) düşmana kaçmak, düşman yanına geçmek -
3 run
adj. kaçak————————n. koşu, koşma, yarış, sefer, seyir, gezinti, kaçamak, talep, kaçık, çorap kaçığı, rağbet, otlak, kümes bahçesi, verim, gösterim, süre, devam süresi, sürü, balık sürüsü, çoğunluk, maden damarı, dere, çay, akış————————v. koşmak, kaçmak, tabanları yağlamak, geçip gitmek, yarışmak, yarışa katılmak, aday olmak, adaylığını koymak, gitmek (gemi), sürü halinde gitmek, işlemek, gidip gelmek (arasında), akmak, geçmek, uzanmak, sızmak, erimek, geçerli olmak, yürürlükte olmak, koşarak geçmek, aday göstermek, çarpmak, koşturmak, otlatmak, işletmek, çalıştırmak, yönetmek, kullanmak, sürmek, yayınlamak, taşımak, kaçakçılığını yapmak, göstermek (film), oynatmak* * *1. çalıştır 2. çalış (v.) 3. koşu (n.)* * *1. present participle - running; verb1) ((of a person or animal) to move quickly, faster than walking: He ran down the road.) koşmak2) (to move smoothly: Trains run on rails.) gitmek, çalışmak3) ((of water etc) to flow: Rivers run to the sea; The tap is running.) akmak, dökülmek4) ((of a machine etc) to work or operate: The engine is running; He ran the motor to see if it was working.) çalışmak, işlemek5) (to organize or manage: He runs the business very efficiently.) yönetmek, idare etmek6) (to race: Is your horse running this afternoon?) yarışmak, koşmak7) ((of buses, trains etc) to travel regularly: The buses run every half hour; The train is running late.) çalışmak, işlemek8) (to last or continue; to go on: The play ran for six weeks.) sürmek, oynamak9) (to own and use, especially of cars: He runs a Rolls Royce.) kullanmak, sürmek10) ((of colour) to spread: When I washed my new dress the colour ran.) çıkmak, boya vermek11) (to drive (someone); to give (someone) a lift: He ran me to the station.) (arabasıyla) götürmek12) (to move (something): She ran her fingers through his hair; He ran his eyes over the letter.) dolaştırmak, gezdirmek13) ((in certain phrases) to be or become: The river ran dry; My blood ran cold (= I was afraid).) olmak2. noun1) (the act of running: He went for a run before breakfast.) koşma, koşu2) (a trip or drive: We went for a run in the country.) gezi, dolaşma3) (a length of time (for which something continues): He's had a run of bad luck.) süre, dönem4) (a ladder (in a stocking etc): I've got a run in my tights.) kaçık5) (the free use (of a place): He gave me the run of his house.) kullanma6) (in cricket, a batsman's act of running from one end of the wicket to the other, representing a single score: He scored/made 50 runs for his team.) sayı7) (an enclosure or pen: a chicken-run.) çevrili açık alan•- runner- running 3. adverb(one after another; continuously: We travelled for four days running.) üst üste- runny- runaway
- rundown
- runner-up
- runway
- in, out of the running
- on the run
- run across
- run after
- run aground
- run along
- run away
- run down
- run for
- run for it
- run in
- run into
- run its course
- run off
- run out
- run over
- run a temperature
- run through
- run to
- run up
- run wild -
4 anlaufen
anlaufen <unreg, -ge->1. v/i <sn> fig harekete geçmek, başlamak; (beschlagen) buğulanmak; Kosten usw tahakkuk etmek;anlaufen lassen başlatmak; çalıştırmak, işletmek2. v/t: <h> Hafen -e varmak;angelaufen kommen koşarak gelmek -
5 გარბენა
f.gözünün önünden kaçmak, gözünün önünden geçmeki.koşarak geçme -
6 anlaufen
an|laufen1) ( angelaufen kommen) koşarak gelmek;gegen die Parkuhr \anlaufen yürürken park saatine çarpmak3) (sich verfärben: Silber) menevişlenmek;rot \anlaufen kızarmak;blau \anlaufen morarmak4) ( beschlagen) buğulanmakeinen Hafen \anlaufen bir limana uğramak
Перевод: со всех языков на турецкий
с турецкого на все языки- С турецкого на:
- Все языки
- Со всех языков на:
- Все языки
- Адыгейский
- Английский
- Турецкий